TT

Yusuf Emre Akgündüz

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Başdanışman olarak görev yapmaktadır.

Altan Aldan

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Ekonomist olarak görev yapmaktadır.

Yusuf Kenan Bağır

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Ekonomist olarak görev yapmaktadır.

Huzeyfe Torun

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Genel Müdür olarak görev yapmaktadır.

Editöre Not
Her türlü görüş, öneri
ve yorumlarınız için:
Mesaj Gönder

Ortalama reel ücretlerdeki gelişmeler fiyatlar üzerindeki maliyet ve talep baskıları konusunda politika yapıcılara önemli bilgiler sunmakta ve çalışanların alım gücüne dair fikir vermekte. Reel ücret dinamiklerini daha iyi anlamanın yolu da işgücü verimliliğinin bileşenlerini anlamaktan geçiyor. İşgücü verimliliğindeki değişimler maliyet kanalıyla enflasyonu etkilediğinden para politikası açısından da önem arz ediyor. Bu çalışmada, önce reel ücretlerin yıllar içindeki değişimini ve bu değişime çalışan kompozisyonunun etkisini ele alıyoruz. Ardından da işgücü verimliliğindeki değişimi ve bu değişimin kaynaklarını inceliyoruz. Söz konusu analizleri mikro veri setleri ile gerçekleştirerek ücretler ve işgücü verimliliği arasındaki ilişkinin alt detaylarını da gözler önüne sermeyi amaçlıyoruz.

Hâlihazırda Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından İşgücü Maliyet Endeksi kapsamında Çalışan Başına Kazanç Endeksi çeyreklik olarak yayınlanmakta. Söz konusu endeks, sanayi ve hizmet sektörlerinde faaliyet gösteren firmalardan elde edilen cevaplara göre hazırlanmakta. Toplu verilerden hazırlanan söz konusu endeks genel ücret eğilimlerine dair önemli bilgiler içermekle birlikte, çalışan özelliklerinde zaman içerisinde gözlenebilen değişikliklere odaklanmamakta. Bu nedenle çalışmamızda Hanehalkı İşgücü Anketi’nin (HİA) 2009-2017 arası çeyreklik mikro veri setlerini kullanarak çalışanların eline geçen reel ücret serisi hesaplıyoruz. HİA çeyreklik mikro verileri bütün sektörleri kapsamakta, çalışanların ücretlerinin yanı sıra yaş, eğitim durumu gibi ücretleri etkileyen özelliklere dair detaylı bilgi içermekte. Söz konusu veri setinde ücretler, ücretli ve yevmiyeli çalışanların beyanları esas alınarak oluşturulduğu için çalışanların eline geçen net ücreti yansıtmakta, kayıtlı veya kayıt dışı bütün çalışanları kapsamakta. Hesapladığımız reel ücret serisiyle farklı sektör veya demografik gruplardaki ücret gelişmelerini gözlemleyebiliyoruz. Ayrıca, çalışan özelliklerinin dönemler arasında farklılaşmasının ücretler üzerinde yarattığı kompozisyon etkisini arındırabiliyoruz.

Çalışan kompozisyonundaki değişimler ortalama ücretlerin zaman içindeki seyrini etkileyebilir. Örneğin, çalışan havuzundaki üniversite mezunu oranının zaman içinde artması, aynı eğitim seviyesindeki çalışanların ücretlerinde bir değişiklik olmasa bile ortalama ücretleri doğrudan yükseltebilir. Çalışan kompozisyonundaki değişimin ortalama ücret seviyesine etkisini regresyon bazlı ayrıştırma yöntemiyle arındırıyoruz (Aldan ve Gürcihan-Yüncüler, 2017). Bağımlı değişkenimiz TÜFE kullanarak elde ettiğimiz saatlik reel ücret. Açıklayıcı değişkenlerimiz ise yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim seviyesi, kayıt dışılık, deneyim, meslek, işin sürekliliği ve çalışılan sektör.

Ücret endeksinin kompozisyon etkisinden arındırılmış ve arındırılmamış yıllık artış oranları Grafik 1’de görülmekte. 2010 yılından bu yana reel ücretlerin çoğunlukla bir önceki yıla göre arttığını, ancak son iki çeyrekte bir miktar gerilediğini gözlemliyoruz. Kompozisyon değişimleri belirli dönemlerde reel saatlik ücretlerin yıllık değişimlerinde önemli ölçüde etkili olabiliyor. Örneğin 2011’in ikinci yarısı ve 2012 yılı genelinde çalışan kompozisyonundaki değişim ortalama reel ücretleri yükseltici bir etki yapmış. Asgari ücret artışının yüksek olduğu 2016 yılında da çalışan kompozisyonundaki değişim ortalama reel ücretleri yükseltici bir etki yapmış. Öte yandan, 2017 yılı 4. çeyreğinde, reel ücretlerdeki değişimlerde kompozisyon etkisi sınırlı. Ortalama reel ücretler bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 3,4, kompozisyon etkisinden arındırılmış reel ücretler ise yüzde 2,6 gerilemiş. Yani çalışanların kompozisyonundaki değişim ortalama reel ücretleri 0,8 yüzde puan azaltıcı etkide bulunmuş. Burada incelenen ücretler ele geçen net ücret olduğu için işveren maliyetinin sadece bir kısmını içermekte, çalışanların alım gücünü ise doğrudan yansıtmakta.

HİA çeyreklik mikro veri setinde çalışanların haftalık ortalama çalışma saati verisi de mevcut. Bu sayede, sektörler itibarıyla çeyreklik toplam çalışılan saat verisini elde edebiliyoruz. TÜİK Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYH) istatistiklerinden aldığımız sektörler katma değerleri toplamı (vergi ve sübvansiyon hariç GSYH) verisini HİA çeyreklik verisinden elde ettiğimiz toplam çalışılan saat verisine bölerek ekonominin geneli için bir işgücü verimlilik endeksi türetiyoruz. Ayrıca, sektörler bazında katma değer verilerini aynı sektördeki toplam çalışılan saate bölerek sektöre özel seriler oluşturuyoruz. Ardından, işgücü verimliliği değişimlerini Üngör (2011)’i takip ederek iki bileşene ayırıyoruz: Sektör içi gelişmeler ve istihdamın yeniden tahsisi. Sektör içi bileşeni, istihdamın sektörlere dağılımının sabit kaldığı durumda gerçekleşecek olan verimlilik artışını ifade etmekte. İstihdamın yeniden tahsisi bileşeni ise, işgücünün daha verimli veya verimsiz sektörlere yönelmesinin verimlilik üzerine etkisini gösteriyor.

Grafik 2, 2010 ve 2017 yılları arasındaki tüm çeyrekler için bir önceki yılın aynı çeyreğine göre işgücü verimliliği değişimini ve sektörler içi verimlilik değişiminin payını göstermekte. Belirli dönemlerde istihdamın sektörel kompozisyonundaki değişimler verimlilik gelişmelerinde etkili olabiliyor. Örneğin, 2011 yılının ikinci çeyreğinde sektörlerde verimlilik artışı olmazken, toplam verimlilik ekonomik faaliyetin daha verimli sektörlere kayması sonucu yüzde 6 gibi yüksek bir oranda artmış. Son dönemlerde ise, sektör içi verimlilik artışı toplam işgücü verimliliği artışının ana sürükleyicisi olmuş. 2017 yılının son çeyreğinde gerçekleşen yüzde 3,71’lik verimlilik artışının neredeyse tamamı sektör içi verimlilik artışından kaynaklanmış.

Çalışmanın geri kalanında reel ücret ve verimlilik serilerini mevsimsellikten arındırıyor ve 2009 yılındaki değeri 100 olacak şekilde endeks haline getiriyoruz. Grafik 3-6 reel ücret ve verimlilik gelişmelerini toplam ekonomi ve ana sektörler (sanayi, inşaat ve hizmetler) itibarıyla karşılaştırmalı olarak göstermekte. Grafiklerde ayrıca ücret endeksini verimlilik endeksine bölerek elde ettiğimiz reel birim ücret endeksini sunuyoruz. Oluşturduğumuz reel birim ücret endeksi, üretilen katma değer başına işverenin ödediği değil çalışanın eline geçen ücreti göstermekte.

2017 yılında ekonominin genelinde verimlilik artışının devam ettiğini, reel ücretlerin ise gerilediğini görüyoruz. Bu durum işgücü piyasası kaynaklı enflasyonist baskıların sınırlı kaldığına işaret etmekte. Sanayi sektöründe verimlilik son iki yıldır çok hızlı bir artış eğilimine girmiş durumda. Ücretler ise, 2016 yılındaki asgari ücret kaynaklı artıştan sonra yatay seyretmiş ve dolayısıyla reel birim ücretler azalmış. Bu durum sanayi sektörünün rekabet gücünü koruduğuna işaret ediyor ve son dönem ihracat artışlarıyla da uyumlu. Hizmetler sektöründe verimlilik, 2009-2017 döneminde diğer sektörlere göre daha sınırlı artmakta. Bununla birlikte 2016 yılındaki asgari ücret artışıyla yükselen reel ücretlerin 2017 yılında gerilediğini görüyoruz.

Özetle, son dönemde verimlilik artışları devam ederken reel ücretlerde gerileme görülüyor. Söz konusu gelişmelerde, istihdam ve üretim yapısındaki kompozisyon değişimlerinin etkisi sınırlı. Sanayi sektöründe verimliliğin oldukça hızlı artması enflasyon ve büyüme dinamikleri açısından olumlu bir işaret. Öte yandan, hizmetler sektöründe son dönemde verimlilik artışları oldukça sınırlı. Ayrıca son dokuz yıllık veriye baktığımızda hizmetler sektöründeki verimlilik artışının diğer iki sektörün oldukça gerisinde kaldığını görüyoruz. Genel olarak hizmetler sektörünün verimlilik artışları anlamında diğer sektörlerin gerisinde kaldığı küresel anlamda kabul gören bir gerçek. GSYH içerisinde hizmetler sektörünün payının artıyor, sanayi sektörü payının ise azalıyor olması verimlilik artışlarının küresel ölçekte yavaşlamasının altında yatan temel sebeplerden biri. Verimlilik artışlarını hedefleyen politikalar üretirken bu genel eğilimleri de göz ardı etmemek gerekiyor.

Kaynakça

Aldan A, ve H. B. Gürcihan Yüncüler (2017), “Decomposition of Real Wage Growth in Turkey”, TCMB Ekonomi Notları 2017-06.

Üngör, M. (2011), “Sectoral Sources of Labor Productivity in the 2001-2008 Era”, TCMB Ekonomi Notları 2011-11.

 

Yusuf Emre Akgündüz

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Başdanışman olarak görev yapmaktadır.

Altan Aldan

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Ekonomist olarak görev yapmaktadır.

Yusuf Kenan Bağır

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Ekonomist olarak görev yapmaktadır.

Huzeyfe Torun

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Genel Müdür olarak görev yapmaktadır.

Editöre Not
Her türlü görüş, öneri
ve yorumlarınız için:
Mesaj Gönder

ANA SAYFA

* Blogda yer verilen görüşler yazarlara aittir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi görüşlerini temsil etmeyebilir.