Bu blog yazısında, başlıca ticaret ortağımız konumundaki Avrupa Birliği'ne yapılan ihracatı ele alıp, ihracatın belirleyicilerine yönelik bulgularımızı özetliyoruz.
Bu blog yazısında, bireysel kredi kartları bakiyelerine ilişkin çeşitli dağılımlar inceleniyor. Kart kullanıcılarının büyük çoğunluğunun düşük borç bakiyesine sahip olduğu; toplam bakiyenin az sayıda ve yüksek tutarlarda borç bakiyesine sahip kullanıcılarda yoğunlaştığı görülüyor.
Halil İbrahim Aydın,Mehmet Selman Çolak,Yavuz Kılıç
Bu yazıda, kartlı harcama bakiyesinde gözlenen reel artışı inceliyoruz ve ödeme aracı tercihlerinde bireylerin nakit yerine kart kullanımına yönelmesinin bu artışta önemli bir belirleyici olduğunu gösteriyoruz.
Bu yazıda 3 Ocak 2022 tarihinde yürürlüğe giren ihracat bedellerinin TCMB’ye satışının ve bu konudaki ilgili politika güncellemelerinin firmaların döviz geri alım davranışları ve döviz piyasasına etkileri yakından inceleniyor.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Temmuz 2024 yayını ile birlikte fiyat değişimlerindeki hareketleri aylık bazda ve böylece daha zamanlı bir şekilde kamuoyu ile paylaşmak amacıyla Konut Fiyat Endeksi hesaplama yönteminde değişikliğe gitti. Bu yazıda, yapılan revizyonun kapsamını ve endekslere etkilerini özetliyoruz.
2018 yılı sonrası azalan yabancı para krediler son dönemde artış eğilimine girmiştir. Bu artış sonrasında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, sıkı para politikası duruşunu destekleyici ilave sıkılaşma adımları atmıştır. Bu yazıda yabancı para kredilerde son dönemdeki artışın dinamikleri incelenmekte, kredi vadelerindeki gelişmeler arz/talep yönlü faktörlerle analiz edilmektedir.
Özgül Atılgan Ayanoğlu,Kübra Yıldız Özertaş,Ünal Seven
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, farklı ekonomik aktörlerin gelecek 12 aya ilişkin enflasyon beklentilerini, Sektörel Enflasyon Beklentileri yayını altında birleştirerek kamuoyu ile paylaşmaya başladı. Bu blog yazısı, Sektörel Enflasyon Beklentileri yayınının yöntemini ve paylaşılan enflasyon beklentilerini inceliyor.
Parasal sıkılaştırma dönemlerinde, iç talebin dengelenmesinin dış ticaret dengesi ve cari denge üzerinde olumlu etkilerinin olması beklenir. 2023 Haziran ayında başlayan son parasal sıkılaştırma süreci de enflasyonun yanı sıra aralarında dış ticaret ve cari dengenin bulunduğu çeşitli makroekonomik göstergeleri etkilemektedir. Bu blog yazısında son dönemde uygulanan parasal sıkılaştırma adımlarının dış ticaret ve cari denge üzerindeki etkilerini betimsel olarak inceliyoruz.
Ahmet Bilal Kurtoğlu,Furkan Höçük,Ömer Batuhan Beşirli
Merkez bankaları kanunda kendilerine verilen görev ve yetkiler ile, ticari bankalardan farklı bir şekilde, kamu yararını gözeten bir çerçevede faaliyet gösterir ve kâr amacı gütmez. Literatürde de dikkat çekildiği üzere, merkez bankalarının olağanüstü dönemlerde dönemsel olarak zarar açıklamaları geçici ve istisnai bir niteliktedir ve para politikasının etkinliğinin ölçülmesinde bir gösterge niteliğinde değildir.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Ticari Gayrimenkul Fiyat Endeksi (TGFE)’ni 26 Şubat 2024 tarihinde yayımlamaya başladı. Bu yazıda, Türkiye ile İstanbul, Ankara ve İzmir için hesaplanan TGFE’nin hesaplanma yöntemi ve sonuçları hakkında bilgi veriyoruz.
Bu yazıda KKM’nin içerdiği opsiyonun değeri ve tasarruf sahiplerinin KKM ile TL mevduat arasındaki tercihlerini belirleyen faktörler tartışılıyor. Ardından TCMB tarafından atılan TL mevduatı güçlendirici adımların etkisi yatırımcı perspektifinden değerlendiriliyor. TL mevduatın göreli cazibesinin artırılmasıyla KKM bakiyelerinin azalmaya başladığı ortaya konuyor.
Bu yazıda, 20 Ağustos 2023 tarihinde açıklanan düzenlemelerin mevduat faizlerine etkileri inceleniyor. Analiz sonuçları, 20 Ağustos tarihindeki düzenlemenin kur korumalı hesapların TL mevduata dönüştürülmesini teşvik ederek makro finansal istikrarı, parasal aktarım mekanizmasını ve haziran ayında başlanan parasal sıkılaşma sürecini desteklediğini gösteriyor.
Bu çalışmada özet bulgularına yer verilen etki analizlerine göre, DDM ile ilgili başlatılan TL’ye geçiş süreci ek bir döviz talebi yaratmadığı gibi, vadesi dolan firmaların nette döviz alıcısı olma ihtimali yapılan düzenlemeler sonrasında belirgin oranda düşüyor.
Organize Sanayi Bölgeleri’nde bulunan firmalar bulunmayanlara kıyasla daha üstün bir ekonomik performans gösteriyor. OSB’ler kümelenmeler üzerinden hedefli sanayi ve hedefli finansman politikalarının verimliliği açılarından anahtar konumda.
Çevrimsel etkilerin sönümlenmesi ve özellikle küresel emtia fiyatlarının uzun dönemli eğilimlerine yakınsaması durumunda manşet cari işlemler dengesinde gözlenen açığın belirgin azalması ve hatta fazlaya dönmesi mümkün olabilecektir.
Liralaşma Stratejisi; Türkiye ekonomisinin kalıcı fiyat istikrarını ve finansal istikrarı yakalayabilmesi için sürekli geliştirilen kapsamlı bir politika çerçevesi sunmaktadır.
Serdar Erkılıç,Hakan Hüsnü Toprak,Eda Altuntaş Dursun,Yahya Kocakale
Bu çalışmada, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 19 Ağustos 2021 Perşembe günü yayımladığı Kısa Vadeli Dış Borç, Uluslararası Yatırım Pozisyonu (UYP), Finansal Kesim Dışındaki Firmaların Döviz Varlık ve Yükümlülükleri ile Haftalık Menkul Kıymet İstatistikleri’nde yaptığı revizyonların kapsamını ve istatistiklere etkilerini özetliyoruz
Bu yazıda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından 2020 yılı Eylül-Ekim döneminde, ülkemizdeki nakit kullanım alışkanlıklarını anlamaya ve nakdin ödeme yöntemleri içindeki önemini incelemeye yönelik yapılan Nakit Kullanım Alışkanlıkları Anketinin sonuçları değerlendiriliyor.
Bu çalışmada, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Sektör Bilançoları veri setinde yer alan firmaların ihracatçı olma potansiyellerine ve potansiyeli yüksek ancak ihracat yapmayan firmaların sektör, ölçek ve il dağılımlarına ilişkin bulgularımızı özetliyoruz.
Bu blog yazısında BIST’te işlem gören imalat sanayi firmalarının salgın nedeniyle aldıkları kararlar ve salgının sektörler üzerindeki etkilerine dair bulgular özetleniyor.
Kalıcı fiyat istikrarı, ekonomimize inanan, güvenen insanları koruyacak; paramızı hak ettiği değere kavuşturacak ve bunun sonucunda da hepimiz geleceğe güvenle bakacağız.
Bu blog yazısında verimliliği en yüksek firmaları öncü firmalar olarak sınıflıyor, istihdam yapısı açısından öncü firmaları diğer firmalardan ayıran özellikleri inceliyoruz.
Türkiye 2008-2016 yılları arasında 39 ülkede yeni büyükelçilik açtı. Bu çalışma, söz konusu açılımın Türkiye’nin ilgili ülkelerle olan dış ticaretine etkisini analiz ediyor.
Mustafa Akay,Doruk Küçüksaraç,Muhammed Hasan Yılmaz
Gelişmekte olan ülkelerde firmaların döviz kuru riskini azaltmak için döviz türev ürünleri yaygın olarak kullanılıyor. Bununla birlikte, türev araç kullanımı açısından firmalar arasında heterojenlik gözlenmekte. Firmaları riskten korunmaya teşvik edecek düzenlemeler tasarlanırken bu durumun dikkate alınması faydalı olacaktır.
TÜİK tarafından yayımlanmaya başlanan UHT istatistikleri, idari kayıtlar ve firmaların doğrudan bildirimlerini içeren kapsamlı mikro veri tabanlarına dayanmakta ve uluslararası standartlara uygun, hizmet türü ve ülke ayrıntısında bilgi sağlamakta.
Bu yazıda, akademik yazın bulguları ışığında, para politikası çerçevesinin fiyat istikrarı ve finansal istikrar amaçları doğrultusunda nasıl şekillenebileceğine ilişkin değerlendirmeler sunuyoruz ve gelişmekte olan ülkelerin hangi açılardan gelişmiş ülkelerden farklılaşabileceğini tartışıyoruz.
Reel kur ithalat üzerinde ihracata göre daha etkili olsa da toplam talebin ithalatı belirleme gücü daha baskın. Son dönemde dış dengede yaşanan düzelmede ise reel kurun etkisinin tarihsel ortalamalara kıyasla daha belirgin olduğu görülüyor.
Ülkemizdeki ekonomik koşulların KOBİ’lerin banka kredileri üzerindeki asimetrik olumsuz etkisine ilişkin bulgular, sermaye piyasalarının derinleştirilmesi, girişim ve risk sermayesi gibi alternatif fonlama olanaklarının artırılmasına yönelik politikaların önemini ortaya koyuyor.
Türkiye 43. sıradan 33. sıraya geldiği Dünya Bankasının 2020 yılı İş Yapma Kolaylığı Endeksi'nde 10 basamak birden sıçrayarak önemli bir ilerleme sağladı.
Açık işlerin varlığı ekonomiler için önemli bir büyüme potansiyelinin göstergesi. Öte yandan, açık iş pozisyonlarının doldurulmasında yaşanan sıkıntılar bu potansiyeli sınırlayabilir. Bu yazı açık iş pozisyonlarını doldurmakta güçlük çeken firmaları İŞKUR’un İşgücü Piyasası Araştırmalarını kullanarak inceliyor.
İhracat yapan firmaların üretim yaparken ne derece ithal girdi kullandıkları döviz kuru dalgalanmalarının ihracata ve genel ekonomiye olası etkilerinin doğru anlaşılması açısından önem taşıyor. Yakın dönemde yaptığımız çalışmada Türkiye’nin ihracatında ithal girdi bağımlılığını mikro seviye verilerden yola çıkarak ölçmeye çalıştık.
Makroihtiyati bir araç olarak kullanılabilen Döngüsel Sermaye Tamponu oranı belirlenirken kullanılacak göstergenin sektördeki stresi doğru ölçebilen, uluslararası ölçekte uygulanabilir, basit, açık ve kural temelli olması uygulamanın etkinliği ve kredibilitesi açısından önemli.
Dış ticaret performansı olarak kendini gösteren üretken kapasitenin sektörel reel efektif döviz kuru ile uyumu, reel efektif kur endekslerindeki gerilemenin rekabet avantajları şeklinde yorumlanmasını desteklemekte. Diğer taraftan sektörel reel efektif döviz kuru serilerinin verimlilik ile orta vadede gösterdiği güçlü ilişki, nominal kur avantajlarının uluslararası rekabet kazanımına dönüşmesinde verimliliğin potansiyel önemine işaret ediyor.
Çin, 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne girmesiyle birlikte küresel ekonomiye hızla entegre oldu, özellikle ticaret ve finans kanalıyla birçok ülkeyi doğrudan etkileyen bir faktör hâline geldi. Bugün dünyanın en büyük ihracatçısı ve ikinci büyük ithalatçısı olan bir ülkenin yaratacağı bu doğal etki kendisini zaman içerisinde değişen şekillerde göstermekte.
Girişim sermayesi ve melek yatırımcılık kanalları uluslararası ağlar aracılığıyla yabancı yatırımcıların Türkiye’deki doğrudan yatırımlarını artırabilmeleri açısından önemli araçlar. Bu yöntemlerin yaygınlaşması finansal aracılığa katkılarının yanı sıra yüksek kaliteli dış finansman potansiyeli açısından da önem taşımakta.
Gelişmekte olan ülkelere dair yapılan ampirik analizler, küresel risk iştahının destekleyici olmadığı dönemlerde makroekonomik temellerin risk primi açısından öneminin arttığını gösteriyor.
Fed, 2017 yılı son çeyreğinde, bilançosunu küçültme programını başlatarak, hızını ve yöntemin ne olacağını kamuoyu ile paylaşmıştı. Küresel likidite koşullarını ve dolayısıyla gelişmekte olan ülkeleri de etkileyecek bu karar, Fed’in orta vadede benimseyeceği para politikası operasyonel çerçevesi ile de yakından ilgilidir. Bu yazıda söz konusu çerçeveyi özetleyerek bilanço normalleşmesi açısından yansımalarını değerlendiriyoruz.
Türkiye’ye gelen turistlerin ülke ve profil özellikleri ile turizm gelirini oluşturan harcama kalemlerine ilişkin veriler turizm sektöründeki gelişmelerin analizi, hedef kitleler ile ülkelerin belirlenmesi ve turizm politika önerilerinin daha sağlıklı yapılabilmesi açısından önem taşıyor.
Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranında son yıllarda ciddi bir artış kaydedildi. Bu yazı kadın iş gücüne katılım oranındaki artışa katkıda bulunan faktörleri inceliyor.
Kur etkisi dikkate alınmadığında, kurda yüksek değişimlerin yaşandığı dönemlerde para arzı gerçekte olduğundan daha fazla dalgalanmış gibi görünebilmekte ve yanıltıcı sinyaller üretebiliyor. Yabancı Para mevduatların para arzı içindeki payının yüksek olduğu ekonomilerde, yüksek frekanslı para arzı gelişmelerini kur etkisinden arındırılmış ve arındırılmamış olarak beraber izlemenin yerinde olabileceği değerlendirilmekte.
2016 yılının ikinci çeyreğinden itibaren tasarrufların artırılmasına yönelik politikaların katkısıyla otomatik katılımlı BES ile 4,6 milyar TL, altına dayalı menkul kıymet yatırımları ile 1,3 milyar TL, çeyiz ve konut hesapları ile 175 milyon TL olmak üzere yaklaşık 6,1 milyar TL tutarında tasarruf ekonomiye kazandırıldı.
Bu çalışmanın amacı konut sektöründeki arz-talep dengesini değerlendirmektir. Arz-talep dengesi bize konut sektöründe oluşan stok birikimi hakkında bilgi vermektedir.
Türkiye’de ücretli ve yevmiyelilerin önemli bir kısmı asgari ücret ve komşuluğunda gelire sahip ve özel sektör ücret artışlarında asgari ücret artışları ve TÜFE çıpa olmakta. Bu durum, ekonomi genelinde ücretlerin iş çevrimlerine duyarlılığını sınırlamakta, ücret enflasyonunda önemli bir katılığa sebep olmakta ve ücret-enflasyon etkileşimi açısından enflasyon katılığını da beslemektedir.
Eylül ayından itibaren TL mevduatta kayda değer bir vade uzaması gözleniyor. Azalan belirsizlikler ve makroekonomik dengelenmenin de olumlu katkısının bulunduğu mevcut finansal ortamda, yapılan stopaj oranları düzenlemesinin mevduatın vadesinin uzatılması ve dolarizasyonun azaltılmasına destek verdiği görülüyor.
Bulgular, enflasyon beklentilerinin çıpalanmasına yönelik geliştirilecek konjonktürel ve yapısal politika çerçevesinin, gelişmekte olan ülkeler için borçlanma maliyetlerinin düşürülmesi ve para politikasının etkinliğinin artırılması adına önemli olduğunu vurguluyor.
Farklı iktisadi davranışa sahip yaş gruplarının nüfus içindeki ağırlıkları değiştikçe, toplam üretim ve harcama seviyeleri, dolayısıyla enflasyonun seyri etkilenebilmekte. Bu bağlamda, önümüzdeki yıllarda gelişmekte olan ülkelerde demografiden kaynaklanan dezenflasyonist etkinin giderek azalacağı bulgularımız arasında. Ancak Türkiye için hesapladığımız değerler, bu değişimin yakın bir gelecekte enflasyon dinamikleri üzerinde belirleyici olacak düzeylere ulaşmayacağına işaret ediyor.
Farklı finansal stres dönemlerinin kendine özgü dinamikleri bulunmakla birlikte, dış borç yenileme oranının tarihsel seyrinin mevcut durumun değerlendirilmesinde bir referans olabileceği düşünülüyor.
Bu yazıda, imalat sanayi firmalarının yurt içi satışları ile ihracatları arasındaki ilişki ve bu ilişkinin yurt içi talep koşullarından ne ölçüde etkilendiği ele alınıyor. Sonuçlar, imalat sanayi firmalarının yurt içi satışları ile ihracatları arasında ikame ilişkisi olduğunu gösteriyor.
Gelişmekte olan ülkelere yönelen küresel yatırımcı davranışındaki değişimleri izlemek ve anlamak, portföy akımlarında son zamanlarda gözlenen dalgalanmalar da dikkate alındığında kritik öneme sahip.
Katma değeri yüksek-orta ve ileri teknoloji gerektiren yatırımları desteklemek için hayata geçirilen Proje Bazlı Teşvik Sistemi’nin orta ve uzun vadede cari açığın yapısal bileşenine olumlu katkı sağlaması bekleniyor.
İşgücü piyasalarında esneklik konusunu artıları ve eksileri ile değerlendirmek gerekiyor. Firmaların işgücü talebini serbest piyasadan karşılarken maliyetlerinin az olması ekonominin şoklara karşı esnekliği açısından tercih edilebilir olsa da, işten çıkarmaların hızlı olmasının ekonomide yaratacağı birikimli etkiyi de dikkate almak gerekiyor.
Bu yazıda Türkiye’de iç borç stoku alıcılarının borçlanma araç tercihlerini incelenmesi ve bazı seçilmiş ülkelerle kıyaslanması amaçlanıyor. Ülke kıyaslamalarında, yabancı yatırımcıların sabit getirili uzun vadeli borçlanma araçlarını tercih ettikleri gözlemleniyor. Ancak, iç borç stokunun yurt dışı yerleşikler dışındaki yatırımcılarının borçlanma araç tercihlerinde ülkeler arasında farklılık olduğu saptanıyor.
ABD’de uygulanmaya konulan yeni vergi yasasının, kısa dönemde iç talebi uyararak ekonomik büyümeyi olumlu etkileyeceğini söylemek mümkün. Orta ve uzun vadedeki etkisi ise, daha çok arz tarafındaki yansımalarla şekillenecektir.
Türkiye’de son dönemde firma yatırım oranlarında bir ayrışma gözlenmekte. Teşvik politikalarının tasarlanmasında alt kırılımlardaki farklılıklar göz önünde bulundurularak, uzun vadede imalat sanayinde makineleşmenin ve hatta ARGE destekli yüksek teknolojiye dayanan makineleşmenin sağlanması amaçlanmalı.
Endüstriyel metal fiyatlarını orta-uzun vadede arz ve talep faktörleri belirlemekte. Kısa vadede ise finansal koşullar ve risk iştahı metal fiyatlarındaki hareketler üzerinde belirleyici rol oynayabilir.
Abdullah Kazdal,Süleyman Kutalmış Özcan,Muhammed Hasan Yılmaz
Türkiye’de dış ticarette ürün, faaliyet ve ülke bazında çeşitlendirmenin son 15 yılda önemli artış gösterdiği dikkat çekiyor. Bununla birlikte, son yıllarda çeşitlendirmenin duraksadığı görülmekte. Bu bağlamda, ihracatta çeşitlendirmenin geliştirilmesi amacıyla atılacak adımlar önem arz ediyor.
Türkiye’de son yıllarda kredi raporlaması alanında büyük bir ilerleme kaydedildi. Ancak bu durum, finansal tabana yayılmaya aynı ölçekte katkı sağlamıyor.
Türkiye’de hanehalkı borçluluğunun akran ülkelere kıyasla daha düşük olduğu gözlenmekte. Bununla birlikte, söz konusu süreci yönetirken tasarruf eğilimi, finansal istikrar, cari denge ve genel fiyat düzeyindeki gelişim gibi faktörlerin göz önünde bulundurulması dengeli büyüme açısından kritik önem taşıyor.
İş gücü kalitesi, tüketim kalıbı, talep gücü, teknoloji kullanım becerisi, coğrafi konumu, altyapısı, ticaret geleneği ve sağladığı teşviklerle Türkiye hem pazar arayışı hem de etkinlik arayışı içinde olan DYY’ler için iyi bir alternatif.
Yusuf Emre Akgündüz,Altan Aldan,Yusuf Kenan Bağır,Huzeyfe Torun
Son dönemde verimlilik artışları devam ederken reel ücretlerde gerileme görülüyor. Söz konusu gelişmelerde, istihdam ve üretim yapısındaki kompozisyon değişimlerinin etkisi sınırlı. Sanayi sektöründe verimliliğin oldukça hızlı artması enflasyon ve büyüme dinamikleri açısından olumlu bir işaret.
Bulgular, döviz kurunun enflasyon üzerinde maliyet yönlü etkilerinin ötesinde beklenti, finansman şekli, piyasa yapısı, vb. kanallarla da etkili olabileceğine işaret etmekte. İthal girdi kullanımı arttıkça yurt içi üretici fiyatlarının dışsal şoklara maruz kalma derecesinin arttığı gözleniyor.
Dünyada yenilenebilir enerjinin toplam arz içindeki payı 2005’e göre 2016’da yaklaşık yüzde 12’lik bir artış gösterdi. Ülkemizde ise yenilenebilir enerji kullanım oranı OECD ortalamasının üzerinde olmasına rağmen zaman içerisinde bu oranda tatminkâr bir artış olmadığı gözleniyor.
Önümüzdeki dönemde, Fed para politikasını sıkılaştırırken gelişmekte olan ülkelere yönelen toplam portföy akımlarının azalması olasıyken, pastadan kimin daha fazla pay alacağını ülkeye özgü dinamikler belirleyecek gibi görünüyor.
Türkiye genelinde konut yatırımlarının geri dönüş sürelerinin 2016 yılı ortasına kadar artış eğiliminde olduğu ancak bu noktadan itibaren konut değerlerindeki artış hızının yavaşlamasıyla beraber azalmaya başladığı görülmekte.
Vadeli piyasalardan elde edilen fiyatlar basit, şeffaf ve rahat ulaşılabilir olması nedeniyle genelde petrol fiyatlarının tahmini açısından iyi bir başlangıç noktası oluştursa da, farklı yöntemlerin uygun bir bileşimi kullanılarak elde edilen tahminlerin daha makul sonuçlar verdiğini ifade etmek mümkün.
Türk imalat sanayinde verimlilik açısından öncü firmalar genel olarak büyük, yüksek cirolu ve ihracat yoğun firmalar. Bu firmalar, teknoloji ve ARGE yatırımları yapıyor. Takipçi firmalar ise bölgesel ve ulusal öncülerden öğrenerek ve/veya öncülerin mevcut teknolojilerini kendi ihtiyaçları doğrultusunda uyarlayarak verimlilik artışı sağlayabiliyor.
Çekirdek enflasyonun iki ana bileşeni olan temel mal ve hizmet gruplarında fiyatlama dinamiği oldukça farklı. Çekirdek enflasyona dair sağlıklı bir analiz için bu iki grubun hikâyesine ayrı ayrı kulak vermek gerekiyor.
KGF kefalet imkânının artırılmasıyla önemli ölçüde firma finansmana erişim sağlarken kefaletli kredi tutarının büyük çoğunluğunun bankacılık sisteminde kredisi olan firmalarca kullanıldığı görülüyor. Ayrıca bulgular, KGF kefaletinin vade uzatımı ve kredi maliyeti açısından önemli yansımaları olduğuna işaret ediyor.
2017 yılı, bankaların bir yandan mevduat tabanını genişletirken diğer yandan alternatif fonlama kaynaklarını yoğun olarak kullandıkları bir yıl oldu. Önümüzdeki dönemde, fonlama kaynak çeşitliliğinin artmaya devam etmesi hem finansal derinleşme hem de fonlama maliyetlerindeki düşüşe katkı açısından önem taşımakta.
Son dönemde sapma endeksinin tarihsel olarak düşük seviyelerde seyretmesi, para politikası uygulamalarının etkinliğine ve öngörülebilirliğine ilişkin olumlu bir göstergedir.
Türev ürünler firmalarımız için yeni bir kavram değil. Mevcut durumda firmalar, başta takas, vadeli işlem ve opsiyonlar olmak üzere türev işlemleri aktif bir şekilde kullanıyor. Ayrıca reel sektör firmalarının kur riskinin yönetiminde kullandığı vadeli işlemlerin maliyetinin, bankaların maliyetleri ile yakın bir yapıya sahip olduğu görülüyor.
Enflasyon hedefini yükseltmenin maliyeti büyük ihtimalle faydasının ötesine geçebilir. Kaldı ki, gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının, her ne kadar sıfır alt sınırı sorunuyla karşılaşma olasılıkları yüksek olsa da, uzun zamanda tesis ettikleri bu politikadan vazgeçmeleri kolay olmayacaktır.
Oğuzhan Çepni,Doruk Küçüksaraç,Muhammed Hasan Yılmaz
Analiz sonuçları, düşük kamu borcu ve güçlü döviz rezervlerinin finansal piyasalardaki ülke kredi riski algılamasına olumlu etki yaptığını gösteriyor. Bu bakımdan son dönemde rezervlerin etkin kullanımı çerçevesinde atılan politika adımlarının faydalı olacağı değerlendiriliyor.
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) tarafından yayımlanan verilerle elde edilen, küresel ticaret hacmindeki artışın 2018 yılında da güçlü bir şekilde devam edeceğine ve dış ticaret ortaklarımızın 2017 yılına göre daha iyi büyüme performansı göstereceğine ilişkin öngörüler, Türkiye ihracatının 2017 yılında yakaladığı momentumu 2018 yılında da sürdüreceğine işaret ediyor.
3 Ocak 2018 tarihinde uygulamaya konulan Finansal Ürün Piyasaları Direktifi II (MiFID II), AB finansal piyasalarının daha fazla entegre olmasını, bireysel yatırımcıların korunmasını ve şeffaflığın bütün piyasa katılımcıları için artırılmasını hedefliyor.
Yusuf Emre Akgündüz,Süleyman Hilmi Kal,Tunahan Özdemir,Huzeyfe Torun
Bulgularımız reeskont kredilerinin ihracatı desteklediğini göstermekle birlikte, bu tür finansman araçlarının tasarımında birçok faktörün bir arada değerlendirilerek fonların hedefe odaklı ve verimli bir şekilde dağıtılmasının gerekliliği de vurgulanmalı.
Türkiye'de bir taraftan dana eti talebi hızlı bir şekilde artarken, diğer taraftan üretim maliyeti üzerinde besi yemi kaynaklı olarak ciddi bir baskı söz konusu.
F. Pınar Erdem Küçükbıçakcı,Etkin Özen,İbrahim Ünalmış
Bulgularımız makro ihtiyati politika araçlarının etkinliğinin kredi çevriminin içinde bulunduğu – kredilerin büyümesinin hızlandığı ya da yavaşladığı - duruma bağlı olduğuna işaret etmektedir.
Veri Açıkları Girişimi, ülkelerin karşılaştırılabilir, tutarlı ve zamanlı istatistikler elde etmesi ve yayınlaması kapsamında önemli katkılar sağladı. Ülkemiz açısından bakıldığında Girişim konuları kapsamında üretilen birçok istatistikte içerik ve zamanlama olarak önemli iyileştirmeler gerçekleştirildi ve başta sektörel hesaplar ve gayrimenkul fiyat endeksleri olmak üzere ekonomimizin takibinde öneme sahip yeni istatistikler derlenip yayımlanmaya başlandı.
Salt rakamlara bakarak veya uluslararası karşılaştırmalar yaparak ithal girdi kullanımının optimal noktada olup olmadığına karar vermek pek mümkün görünmüyor. Ancak, ithal girdi kullanımında sektörel kırılımlara ve zaman içerisindeki gelişime baktığımızda yapısal sorunların varlığı belirgin olarak görülüyor.
Türkiye’de vergi gelirleri ile iktisadi faaliyet arasında güçlü ve eş yönlü bir ilişki olduğu, vergi gelirlerinin iktisadi daralma dönemlerinde azaldığı, genişleme dönemlerinde ise arttığı görülüyor.
Opsiyon fiyatlama modeli ile hesaplanan firma temerrüt olasılıklarındaki gelişmeler ile tahsili gecikmiş alacak (TGA) oranları arasında bir ilişki olduğu görülüyor. Bu nedenle, reel kesim temerrüt olasılıklarının kredi riski analizlerinde ve bankacılık sektörü aktif kalitesinin izlenmesi amacıyla yapılacak çalışmalarda kullanılmasının faydalı olabileceği düşünülüyor.
Reel sektörün borçlanma tercihi finansal istikrar açısından önem taşıyor. Yabancı para (YP) cinsinden gelire sahip olmayan firmaların YP kredi kullanmasının, oldukça riskli olduğu açıkça görülüyor. Düşük maliyete sahip olduğu ifade edilen YP kredi maliyetleri, kur gelişmelerine bağlı olarak Türk lirası cinsinden kredi maliyetini önemli ölçüde aşabiliyor.
Borsa İstanbul’da işlem gören reel sektör firmalarının bilanço verilerini kullanarak firma finansal sağlamlığını yüksek bir tahmin gücüyle ölçen MFA-skor ile yapılan analiz sonucunda, hassas firmaların aktif olarak toplamda az bir paya sahip olduğu, bunun yanı sıra firma borçlarının ve döviz açık pozisyonunun finansal açıdan sağlam firmalarda yoğunlaştığı gözlendi.
Üretici fiyatları, tüketici fiyatları üzerindeki maliyet yönlü baskılara ilişkin bir gösterge niteliğindedir. Ancak, ithal maliyet şoklarının yoğun gözlendiği dönemlerde iki endeksin artış oranları arasındaki farkın üretici fiyatları lehine açıldığı görülmekte. Dolayısıyla, petrol fiyatlarının ve döviz kurunun belirgin hareketler gösterdiği 2017 yılında Yİ-ÜFE ile TÜFE arasında bir ayrışma ortaya çıkması doğal bir durum.
Doğrudan yatırımlar, ülke için uzun vadeli bir finansman olmasının yanı sıra, üretimde eski teknoloji yerine yeni teknolojinin kullanımını, dolayısıyla verimliliğin artmasını ve şirketlerin yeni dış pazarlara açılmasını desteklemesi bakımından önem taşımakta.
Uğur Namık Küçük,İbrahim Ethem Güney,Doruk Küçüksaraç
TL Uzlaşmalı Vadeli Döviz Alım-Satım İhaleleri’nin reel sektörün basit, derinliği olan ve etkin bir ürüne erişimini kolaylaştırarak döviz kuru riskini yönetme kapasitesini arttırması beklenmektedir.
Altın tasarruflarının sisteme kazandırılması amacıyla başta ticari bankalar olmak üzere tüm aktörlerin altına yönelik finansal ürün geliştirme ve çeşitlendirmeye katkıda bulunması sürecin başarılı bir şekilde devam etmesi açısından önem taşıyor.
Ülkemiz finansal piyasalarında nispeten düşük bir paya sahip olan “gölge bankacılık” faaliyetleri, küresel ölçekte kırılganlık unsuru olmasından dolayı yakından takip ediliyor.
Bulgularımız, para politikasının operasyonel yapısının sadeleştirilmesine yönelik olarak alınan tedbirlerin bankaların likidite yönetimi davranışlarını önemli ölçüde etkilediğine işaret ediyor.
Çalışmadan elde edilen bulgular mevsim, gün, bayram ve maaş ödeme dönemlerinin emisyon hacmi büyümesi üzerinde anlamlı dalgalanmalar yarattığına işaret ediyor.
Suistimaller finansal kurumlar için çok ciddi kırılganlık unsuru olabiliyor. Özellikle finansal yeniliklerin hızlandığı dönemlerde bulaşıcılık etkisiyle tüm sisteme yayılabilecek güven bunalımı meydana getirerek sistemik riske neden olabiliyor.
Başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere, bir ülkenin kurumsal yapısını geliştirme performansı, dünya ekonomisinde korumacılık eğiliminin artmasından veya azalmasından bağımsız olarak, ekonominin büyüme ve dış ticaretten faydalanma potansiyeli üzerinde belirleyici olur.
2016 yılı Eylül ayında BDDK tarafından çeşitli makro ihtiyati politika düzenlemeleri gerçekleştirildi. Söz konusu düzenlemelerin konut ve ihtiyaç kredileri büyüme oranları üzerinde olumlu bir etki göstermesiyle toplam bireysel kredilerin yıllık büyüme oranı 2016 yılı son çeyreğinde toparlandı.
Tarım sigortaları üreticiye gelir istikrarı sağlamasının yanı sıra üretici davranışını düzenlemesi nedeniyle tarımsal verimlilik üzerinde de önemli etkiye sahip.
Firmaların ihracat kararları istikrarlı bir seyir sergilese de, krizlerin bu kararlara yönelik firma davranışlarında bazı temel değişimlere neden olduğunu söylemek mümkün. Bu bağlamda, iktisadi dalgalanma dönemlerinde uygulanacak tedbir ve teşviklerin dönemin koşulları dikkate alınarak belirlenmesi oldukça önemli.
Muhammed İslami Önal,Mehmet Büyükkara,Zeynep Özge Yetkin
Yüksek sermaye yeterliliği, güçlü risk yönetimi, etkin denetim ve iç kontrol sistemi, sağlam özkaynak yapısı, yüksek likidite düzeyi, düşük kaldıraç ve mevduat kaynaklı fonlama yapısı sebebiyle, Türk bankacılık sisteminde, Basel III düzenlemelerinin uygulanması sürecinde bir sorun yaşanmıyor.
Kur gelişmeleriyle kısa vadede aşağı yönlü hareket eden sermaye yeterlilik rasyosunun, daha uzun vadede kârlılıkta oluşacak artışla birlikte yükselebileceğini hesaba katmak gerekiyor.
Türkiye’de son dönemde politika yapıcıların uygulamış olduğu makro ihtiyati politikaların yanı sıra bankacılık sektörünün borç temin ettiği ülke/banka sayısının da istikrarlı bir şekilde arttığı ve geleneksel finans merkezlerinin dışındaki bölgelerin de birer fon kaynağı haline geldiği gözleniyor.
Türkiye'de artan işlem talebi, yıllar içinde gerçekleştirilen yeni ihraçlar ve daha önce ihraç edilmiş kıymetlerin kayan vadeleri ile dolan vade ekseni ile sağlıklı bir getiri eğrisi oluşturulması için yeterli koşulların sağlandığı gözleniyor.
Türkiye’de döviz kuru ve ithalat fiyatları gibi dış faktörlerin enflasyona etkisi yüksek. Döviz kuru ve ithalat fiyat geçişkenliğine dair ölçümler kayda değer bir belirsizlik içermediğinden oldukça net politika çıkarımları yapabilmemize imkân tanıyor. İktisadi faaliyet ve ücretlerden enflasyona geçiş etkileri ise daha geniş bir belirsizlik aralığını içermekte.
Küresel likiditenin faiz aktarımının gücü üzerinde etkisi olduğu görülmekte. Bununla birlikte, gerek küresel ölçekte finansal regülasyonun güçlendirilmesinin gerekse makro ihtiyati politikaların daha geniş bir spektrumda uygulanıyor olmasının küresel likiditenin faiz aktarımının gücü üzerindeki etkisini zayıflattığı değerlendirilmekte.
Son dönemde Türkiye’de zamanlı, hedef odaklı ve geçici olarak uygulanan mali tedbirlerin çarpan etkisinin ve vergi geliri yaratma potansiyelinin yüksek olduğu değerlendirilmekte ve bu durumun söz konusu önlemlerin bütçe açığını genişletici etkilerini bir ölçüde sınırlayacağı öngörülmekte.
Türkiye İstatistik Kurumu yakın zamanda ulusal hesap sisteminde güncellemeye gitti. Revizyonla beraber seriler arasında gözlenen en önemli farklardan biri tasarruf oranlarında gerçekleşti. Ancak, milli gelir revizyonu sonrası tasarruf oranında gözlenen iyileşme, bu alandaki yapısal reform ihtiyacını ortadan kaldırmıyor.
Üretim kapasitesinde uzun vadeli kazanımlar elde etmek için kısa vadeli tedbir ve teşviklerin kalıcı verimlilik artışına yönelik yapısal reformlarla desteklenmesi büyük önem taşıyor.
Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin sonuçlanmaması ve bir dizi konjonktürel ve teknik sebepten ötürü son yıllarda Gümrük Birliğinin güncellenmesi ihtiyacının ortaya çıktığı görülmekte.
İhracatın kalite kompozisyonundaki değişimler yurt içi gıda fiyatlarını etkiliyor. Yaş meyve-sebze ürünlerinde kalite yönetimi enflasyon oynaklığını azaltmada önemli bir araç olarak kullanılabilir.
Yaş meyve-sebze ürünlerinde sağlıklı fiyat oluşumu için üretimde verimliliği artırmak kadar, üretim sonrası tedarik süreçlerine etkinlik kazandırmak da kritik öneme sahip.
Alınan tedbirler sonucu, bankaların uzun vadeli borçlanma eğilimi güçlendi. Yurt dışı borçların vade kompozisyonunun uzun vade lehine değişmesi ise sektörün likidite şoklarına karşı direncini artırıyor ve finansal istikrarı destekliyor.
Ahmet Adnan Eken,Mehmet Kasım Tırpan,Neslihan Tuba Kavruk,Başak Erdoğan
Türkiye’de devlet iç borçlanma senetlerine (DİBS) yönelik derin ve gelişmiş bir piyasanın varlığı, yabancı katılımını da olumlu yönde etkiledi. Nitekim, yurt dışı yerleşiklerin DİBS sahipliği zaman içinde artarken, yabancıların DİBS portföyü, ödemeler dengesi finans hesabının da önemli bir kalemi haline geldi.
Ülkemiz verileriyle yapılan incelemede arz (yani banka) tarafı eğilimlerinin talep (yani firma) tarafı yönelimlerine göre kredi dolarizasyonunu daha güçlü beslediği sonucuna varılmakta.
Mevsimsel ürünlerin ağırlık yapısındaki yöntemsel değişimin giyim ve ayakkabı grubu fiyatları üzerinden çekirdek enflasyonda dalgalanmalara yol açması söz konusu. Dolayısıyla, enflasyonun ana eğilimine dair sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için, geçiş yılı olan 2017’de söz konusu etkilerden arındırılmış göstergelere bakılmasında fayda var.
Türkiye ekonomisinde çalışanların yaklaşık yüzde 25’ini kapsayan alt ücret grubu için reel ücretlerde anlamlı bir esneklik bulunmuyor. Asgari ücret üzerinde kazananlar için ise reel ücretler göreli olarak daha esnek.
Samet Kütük,Yavuz Selim Hacıhasanoğlu,Mahir Binici
Ülkemizde kredi piyasası gelişmelerinin iktisadi faaliyet ile önemli ölçüde eş zamanlı hareket ettiği ve iş çevrimleri ile kredi çevrimleri uzunluklarının birbirlerinden diğer ülke örnekleri kadar farklılaşmadığı görülüyor.
NHN, zaman içerisinde değişen kambiyo mevzuatı, yurt içi ekonomik gelişmeler, küresel ekonominin seyri, ekonomik aktörlerin beklentileri ve bu doğrultuda geliştirdikleri davranışlar tarafından etkilenmektedir.
2018 yılında uygulanmaya başlanacak olan NİFO, banka bilançolarının varlık ve yükümlülükleri arasındaki vade uyumunu dikkate alarak likidite riskinin kapsamlı ölçümüne imkân sağlayacak.
Karayolları altyapı kalitesindeki iyileştirmelerin ticaret maliyetlerini azalttığı, bölgeler arası ticaret hacmini arttırdığı ve rekabet koşullarını iyileştirmek suretiyle piyasa ekonomisinin işleyişini desteklediği söylenebilir.
Maliye politikası etkinliğinin düşük büyüme dönemlerinde artıyor olması, mali disiplini kalıcı olarak bozmadan döngü karşıtı genişletici maliye politikası uygulanabilmesine olanak sağlıyor.
Merkez bankalarının politika normalleşmesi yönünde bir istek ve iradeleri olduğu görülse de ABD dışındaki ülkelerde büyüme ve istihdam gelişmeleri buna olanak tanıyacak kadar olumlu sinyaller vermiyor.
İktisadi faaliyetin ana eğilimiyle ilgili iktisadi olarak anlamlı bir çıkarım yapmamız gerektiğinde, değişkenlerden takvim etkilerini dışlayan bir yaklaşımı benimsemek gerekiyor.
Son dönemde gelişmekte olan ülkelerde şirketler kesiminin döviz kuru riskine dair alınan önlemler kapsamında, Hindistan ve Endonezya Merkez Bankalarının kararlarının ön plana çıktığı söylenebilir.
Ali Hakan Kara,Çağrı Sarıkaya,Fethi Öğünç,Mustafa Utku Özmen
Döviz kurundan enflasyona geçiş etkisi dönemsel faktörlere göre değişebiliyor. Mevcut dönemde iktisadi faaliyetin ılımlı seyri geçişkenliği sınırlarken, beklentilere dair gelişmeler yukarı yönlü risk oluşturmakta.
Önümüzdeki dönemde başta AB ve ABD kaynaklı olarak liberalizasyon ve entegrasyon süreçlerinin tersine dönme ihtimali, uluslararası platformlarda yüksek sesle dile getirilmeye başlandı.
Yerel paralar cinsinden ticaretin önemli bir potansiyeli olduğu öngörülmekte ve önümüzdeki yıllarda toplam ticaretteki payının daha hızlı artması beklenmekte.
İlk başlarda can simidi olarak görülen negatif faiz oranları ile ilgili tereddütler arttı: Bazı merkez bankalarının, bu sıra dışı durumdan ilk fırsatta çıkmaya çalıştıkları görülüyor.
Son dönemde hem banka kredilerinin ılımlı büyüme kaydetmesi hem de yeni finansman şirketlerinin faaliyetine başlaması sonucu finansman şirketlerinin hanehalkı yükümlülükleri içindeki önemi giderek artmakta.
Yatırımların finansmanı açısından emeklilik fonlarının uzun vadeli olması, risk primlerinin ve dolayısıyla borçlanma maliyetlerinin de aşağıya çekilmesine katkı vermekte.
Gıda arzının kalitesi, sağlık standartlarına uygunluğu ve miktarsal sürekliliğinin yanı sıra, yurt içi gıda fiyatlarının istikrarlı seyri “gıda güvenliği” konusunun başlıca unsurlarını oluşturuyor.
Finansal koşullar, bir ekonomide faiz, kur, varlık fiyatları ve kredi koşulları gibi finansal değişkenlerin iktisadi faaliyet üzerinde ne ölçüde kısıtlayıcı veya destekleyici olduğunu özetleyen bir kavram.
Ülkemizde mevduat vadelerinin oldukça kısa olduğu gözlemlenirken, tarihsel olarak kısa vadeli piyasa faizleri üzerinde TCMB’nin belirleyici olduğu, kısa vadeli faizleri ile Türk lirası (TL) mevduat faizleri arasında ise yakın bir ilişki olduğu gözlenmekte.
Bankaların Merkez Bankasından talep ettikleri Türk Lirası likiditesi, sistemin fonlama ihtiyacı çerçevesinde belirleniyor ve TCMB Türk Lirası likidite imkanları için teminata kabul edilen kıymet türlerinin, sistemin fonlama ihtiyacı üzerinde doğrudan bir belirleyiciliği bulunmuyor.
Enflasyonla mücadele sürecinde bütün paydaşların ortak çabasıyla hayata geçirilecek bütüncül bir yaklaşım, fiyat istikrarına daha düşük maliyetle ve kalıcı olarak ulaşılması konusunda önemli katkı sağlayabilir.
Türkiye’de yerleşik sektörlerin toplam borcunun büyük oranda iç borç kaynaklı olduğu, GSYH’ye oran olarak bakıldığında 2015 yılı üçüncü çeyreğinden itibaren gerilediği ve ülkelerle karşılaştırmalı incelendiğinde ise düşük seviyelerde seyrettiği görülüyor.
Kur riskinin yükseldiği dönemlerde artan döviz talebi nedeniyle ortaya çıkan korunma ihtiyacı, kur takası piyasası ile spot piyasada seviye ve oynaklıkları da artırıyor.
Küresel belirsizliklerin bir ölçüde zayıfladığı bir konjonktürde, yol haritasında belirlenen tedbirlerin de geniş faiz koridoruna olan ihtiyacı azaltması, TCMB’ye para politikasını sadeleştirme ve öngörülebilirliğin getirilerinden yeniden faydalanma imkânı tanımış bulunuyor.
Farklı ülke ve zamanlarda düzenlenen mesleki eğitim programlarının farklı etkilerinin bulunması, program içeriği ve tasarımının program verimliliği açısından kritik bir rol oynadığı izlenimini uyandırmakta.
Enflasyon sepetinde önemli yer tutan gıda grubunun fiyatlarındaki hareketler, kısa vadede enflasyon seviyesi ve enflasyon beklentileri üzerinde belirleyici oluyor.